3 Kasım 2010 Çarşamba

terapist.

şu sıralar psikolojim gerçekten bozuk. tam bir psikopat olmak üzereyim.

zaten 2010'un son çeyreğine bozuk bir psikolojiyle girmiştim. bunun temel nedeni gelecek kaygılarıydı. okul bu sene kazasız bitebilecek mi? okul biterse ne halt yiyecez? işe mi girecez, yüksek mi yapacaz, askere mi gidecez? askere gidersek nereye düşecez? yüksek yaparsak ne üzerine yapacaz? vb. serbest çağırışım üzerine kurulu bir kaygı mekanizması ile kendi kendimi yıpratıp durmaktaydım.

bu geleceğe yönelik kaygıların yanı sıra mevcut olan günlük kaygılar da olumsuz psikolojiyi iyice tetiklemekteydi. dengesiz havalar, uykuyu tam alamama, sabah-akşam yaşanan metrobüs çilesi, istanbul nüfusunun tahminen 82 milyon oluşu vb. gibi..

tüm bu genel havanın üzerine vizelerin de gelişiyle şu an iyice mala bağlamış durumdayım.

sanırım bu psikolojik buhran dönemini atlatabilmek için birilerine ihtiyacım var. özel birilerine..yanımda olabilecek, naza çekebileceğim birilerine..

böyle sinirlendiğim, darlandığım, atarlandığım zamanlarda ''gel ulan buraya!!'' diyip polo yaka t-shirt'ünün iki yakasından tutup ağız-burun, kafa-göz girişebileceğim.. kafam bozulduğunda tekme-tokat dalabileceğim.. karşıma alıp ana-bacı sövebileceğim.. canım sıkıldığında amerikan güreşi hareketlerini uygulayabileceğim..

adrenalin bağımlısı gençlerin ''fight club'' eğlencesinden bahsetmiyorum. benim istediğim tek taraflı bir öfke terapisi. ben böyle bütün hıncımı çıkarırken o öylecene tepki vermeden, kuzu gibi duracak.

bu yöntemle müthiş bir huzur bulacağıma eminim. ayrıca bence herkesin böyle ''biri''si olsa, herkes mutlu olur, şeker gibi bi insan olur. sokaklar daha güzel olur, kentteki kaos yerini huzura bırakır. asık yüzler gülücük dolar.

bence asıl terapi budur, asıl terapist o'dur.

saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder