haftasonu eskişehir'de idim. n'apsam, n'etsem de bi hava değişikliği olsa diye düşünürkene doğum yerim eskişehir'e gideyim dedim. doğduğum yer diye de niteleyince özümü aramaya gitmişim gibi oldu ama yok, özümde olanı yaşamaya, arkadaşlarımla eğlenmeye gittim.
cuma günü'nün öğle saatlerinde, 13.30'daki trenime yetişmek üzere, müthiş bir sağanak yağmur eşliğinde yollara düştüm. evden beşiktaş'a, beşiktaş'tan vapurla kadıköy'e, kadıköy'den de yürüyerek Haydarpaşa'ya geçtim. - eskişehir'e trenle gittim çünkü trenleri seviyorum, Haydarpaşa'yı seviyorum, vapurları seviyorum, İstanbul'u bir tek boğazdan vapurla geçerken seviyorum.- kalkış saatinden yarım saat kadar önce trendeki yerimi aldım. açıkçası, biletine bakıp da trendeki doğru yerini alamanyalara da bol bol şaşırdım.
trenin hareketinden sonraki ilk 40-45 dakikalık, istanbul içindeki ara duraklarda geçen periyodu, penguen ve uykusuz okuyarak geçirdim. yolculuğun geri kalan kısmını ise camdan dışarı bakarak; dağı, taşı, toprağı, yeşili, çimeni, akarsuyu vs. izleyerek geçirdim. bi ara böyle uykum gelmişken, tam gözlerim kapanmak üzereyken, bu güzel manzarayı kaçırmamak adına kahve içmeye karar verdim. 3'ü 1 arada nescafe'ye 2.5 lira vermenin, uykumun açılmasında kahveden daha etkili olduğunu söyleyebilirim.
eskişehir'e indiğim anda ilk hissettiğim şey soğuk oldu. gerçekten soğuktu. lazım olursa diye çantama eldiven, atkı falan atarken abarttığımı düşünmüştüm ancak yetersiz kalmalarını hiç beklemiyordum. evet donmadım ama gene de üşüdüm. ''ekim'de havalar böyleyse, daha bunun aralık'ı var ocak'ı var..'' diye düşünerek de kendimi germeyi ihmal etmedim.
eskişehir'de birbirinden güzel, birbirinden sevimli, birbirinden harika, herbirini ayrı ayrı çok sevdiğim dostlarımla keyif aldığım bir 1.5 gün geçirdim. hep beraber yedik, içtik, güldük, eğlendik ve bol bol yürüdük. - küçük şehrin cazibesi 2; her yere yürüyerek ulaşabilme imkanı, işte bunu seviyorum! - eskişehir'de olup da programını bana göre ayarlayan, beni evinde misafir eden; ankara'da olup da ricamı geri çevirmeyip eskişehir'e gelen güzel insanlara buradan teşekkür ediyorum.
gezinin kendisi bir yana, tren biletleriyle ilgili de bir paragraf açmak gerektiğini düşünüyorum. öncelikle gidiş biletimin kesim saatinin 16:16:16 , dönüş biletimin tarihinin de 10.10.10 olması ilginç detaylar olarak gözüme çarptı. yine biletlerde yazan 'planlanan varış saatleri'nin karşılığının 02:43, 07:13, 17:26 gibi ifadeler olması bir diğer ilgimi çeken nokta oldu. tahmin edeceğiniz gibi her bir varış saati 25-40 dk civarı gecikti. buna rağmen her bilete böyle abidik net saatlerin yazılmasının nedenini anlamış değilim. burası türkiye.. yaz yuvarlak bi'şeler gitsin. 07.13 yazacağına, ''işte en kötü 8 gibi falan orada oluruz'' yazsan hiç de ayıp olmaz yani. 07:13 yazmak daha ayıp bence.
biletlerle ilgili son detay ise bileti aldığım acentenin bana yaptığı ayıp olacak. çok da abartmış olmayayım ancak herhalde bi 32 defa falan sormama rağmen yine de biletimi yanlış kesmişler. - o bilet yandı, yenisini almak durumunda kaldım - allah'ıma çok şükür istanbul'da yaşarken paranoyak oldum da, sabahın erken saatlerinde işkillenerek gecenin bi saati mal gibi ortada kalmaktan kurtuldum. şüpheci tutumumdan dolayı kendimi takdir ediyorum.
pazar sabahı evde olup yeni haftaya daha rahat başlamak adına dönüşümü fatih ekspresi ile yaptım. 02.43'te gelmesi beklenen ancak 03.20'de gelen trenime bindim ve uyuya uyuya geldim. ancak dönüşte haydarpaşa'da inip vapurla boğaz keyfi yapmayı istemedim. bunun 2 günlük bir kaçamak olduğunu, ertesi sabah rutinime döneceğimi hatırlamak, bu rutine dönüşün travmaya neden olmasını engellemek adına söğütlüçeşme'de inip metrobüse bindim.
eve geldim, pijamalarımı giydim ve uykumu tamamlamak üzere hasret kaldığım yatağıma girdim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder